AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, dokuz farklı kanunda değişiklik öngören toplam 30 maddelik yeni bir yasa teklifi sunduklarını açıkladı. 101 milletvekilinin imzasını taşıyan teklif, şu an Adalet Komisyonu’nda görüşülmeyi bekliyor.
Paketin öne çıkan maddelerinden biri, hasta ve yaşlı hükümlülerin tahliyesinin önünü açan düzenleme olarak dikkat çekiyor. Ancak bu düzenlemeden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar yararlanamayacak.
AK Parti, Meclis’e sunduğu 30 maddelik yeni yargı paketiyle dikkatleri üzerine çekti. Teklif, hasta ve yaşlı hükümlülerin tahliyesine imkan tanırken, ağırlaştırılmış müebbet alanları kapsam dışı bırakıyor. Ayrıca, kasten yaralama, tehdit ve kurusıkı silah kullanımı gibi suçlara verilen cezaların artırılması, trafik güvenliğini tehlikeye atan eylemlere daha ağır yaptırımlar getirilmesi öngörülüyor. İnternet yasasında da Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda önemli değişiklikler yapılıyor; kişilik hakları ihlallerine karşı içeriğin hızla kaldırılmasına olanak sağlanıyor. HSK üyelerinin görev süreleri ve iş sözleşmelerinde hukuk seçimi gibi birçok alanda da düzenlemeler içeriyor.
101 vekilin imzasını taşıyan 30 maddelik teklif Adalet Komisyonu’nda.
Maddelerin tamamı şöyle:
Madde 1:
Maddeyle, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılmakta ve maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Teklifle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı uyarınca 6100 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinde değişiklik yapılmakta olup, AYM gerekçelerle bu maddede de düzenleme yapılmaktadır.
Buna göre kanun yoluna başvuruda dava tarihindeki parasal sınırların esas alınacağı kabul edilmektedir. Islahla miktar artımı yapılan hallerde de davanın açıldığı tarihteki parasal sınırlar esas alınacaktır. Maddenin üçüncü fıkrası, ikinci fıkrada yapılan değişiklikle birlikte uygulama kabiliyeti kalmadığından yürürlükten kaldırılmaktadır.
Madde 2: Maddeyle 1512 sayılı Noterlik Kanununun 125’inci maddesi değiştirilmektedir. Buna göre noterlerin sıfat ve görevlerinin gereklerine uymayan hâl ve hareketlerde bulunduğunun tespit edilmesi üzerine, durumun niteliğine ve eylemin ağırlık derecesine göre 126’ncı maddede yazılı disiplinsizlik eylemleri ve disiplin cezaları kapsamında noterlere ceza verileceği hüküm altına alınmaktadır.
Madde 3: Düzenlemeyle, disiplinsizlik olarak nitelenen eylemlere uygulanacak cezalar; uyarma, kınama, para cezası, geçici olarak işten çıkarma ve meslekten çıkarma olarak belirlenmekte ve bu cezalar gerektiren fiiller ayrı ayrı gösterilmektedir. Meslekten çıkarma hariç diğer disiplin cezalarında, nitelik ve ağırlık itibarıyla maddede belirtilen eylemlere benzer eylemlerde bulunma hâli de ilgili disiplin cezasını gerektiren eylem olarak tanımlanarak, bu tür eylemlerin cezasız kalmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, disiplinsizlik eylemi ile tayin edilen disiplin cezası arasında adil bir dengenin kurulması sağlanarak kanunilik ilkesinin gereği yerine getirilmektedir.
Madde 4: Maddeyle 1512 sayılı kanunun 127’nci maddesi değiştirilmektedir. Düzenlemeyle, bir üst veya alt derece disiplin cezası uygulanabilecek hâller ile disiplin soruşturmasında uygulanacak zamanaşımı süreleri belirlenmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan düzenleme uyarınca, hakkında herhangi bir disiplin cezası verilen noterin bu cezanın kesinleşme tarihinden itibaren beş yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren yeni bir fiil işlemesi hâlinde, bu fiil için kanunda öngörülen disiplin cezasının bir derece ağır olanı uygulanacaktır. Yapılan düzenlemeyle, disiplin cezasının caydırıcılığının etkisinin daha güçlü bir şekilde sağlanması amaçlanmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre ilk defa disiplin cezası verilmesini gerektiren bir fiil işleyen ve geçmiş hizmetleri sırasında çalışmaları olumlu olan notere, meslekten çıkarma cezasını gerektiren durumlar hariç olmak üzere, verilecek disiplin cezasından bir derece hafif olanı uygulanabilecektir.
Böylelikle noterin geçmiş hizmetlerindeki olumlu tutum ve davranışlanın uygulanacak disiplin cezasına müspet etki etmesi sağlanmaktadır.
Maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarıyla, hukuki belirlilik ilkesinin hayata geçirilmesini sağlamak ve noterlerin süresiz bir şekilde disiplin cezası tehdidi altında kalmalarını önlemek amacıyla zamanaşımı süreleri düzenlenmektedir.
Madde 5: Teklifle 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 125 ve 126’ncı maddelerinde yapılması öngörülen düzenlemelere uyum sağlamak amacıyla kanunun 157’nci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır.
Madde 6: Teklifle Kanunun 126’ncı maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeye
uyum sağlamak amacıyla maddede değişiklik yapılmaktadır.
Madde 7: Maddeyle 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun ek 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri doğrultusunda maddenin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak, idari yargıda istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde davanın açıldığı tarihteki parasal sınırların esas alınacağına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, miktar artırımı yapılan uyuşmazlıklarda da kanun yollarına başvurulabilecek kararların belirlenmesinde davanın açıldığı tarihteki parasal sınırların esas alınacağı hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Fıkrada yapılan değişiklikle birlikte uygulama kabiliyeti kalmayan son cümleye yer verilmemiştir.
Madde 8: Maddeyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35’inci maddesinin ikinci
fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.
Suça teşebbüs, elverişli hareketlerle kastedilen suçun icrasına başlanıp da failin elinde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamaması olarak tammlanmaktadır. Tanımdan da anlaşıldığı üzere fail suç işleme iradesini ortaya koymuş ve suçun icrasına başlamıştır. Suçun tamamlanmamış olması ise failin iradesi dışında gerçekleşen bir durumdur.
Ceza hukukunda teşebbüsün cezalandırılma sebebi, failin suç işleme iradesini dışa vurması ve bu iradesini icrai boyuta taşıyarak suçla korunan hukuki menfaatin ihlal edilmesidir. Bu çerçevede tamamlanmış suçlar ile teşebbüs aşamasında kalmış suçlar bakımından verilecek cezalar arasında ölçülü bir farkın bulunması gerekmektedir.
5237 sayılı kanunda da suça teşebbüs, cezada indirim yapılması gerektiren bir hal olarak kabul edilmiştir. Düzenlemeyle, 5237 sayılı kanunun 86 ve 87’nci maddelerinde yer alan cezaların alt ve üst sınırlarında teklifle yapılan artırıma uyum sağlanması amacıyla, suça teşebbüs halinde faile ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezaları yerine verilecek süreli hapis cezasının alt ve üst sınırında artırım yapılmaktadır. Böylelikle, suç ve cezalar arasındaki ölçülülük ve orantılılık korunması ile ceza adaletinin sağlanması yanında suçla daha etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır.
Madde 9: Maddeyle 5237 sayılı Kanunun 86’ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Kişinin dokunulmazlığı ile maddi ve manevi varlığı, insanın toplum içinde saygınlığını ve kişiliğini serbestçe geliştirmesini mümkün kılan kişilik haklarından olup, Anayasa’nın 17’nci maddesinde koruma altına alınmıştır.
Düzenlemeyle, vücut dokunulmazlığına karşı suçlardan olan kasten yaralama suçuyla daha etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla kasten yaralama suçuna ilişkin ceza miktarlarında artış yapılmaktadır.
Madde 10: Maddeyle 5237 sayılı Kanunun 87’nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Düzenlemeyle 5237 sayılı kanunun 86’ncı maddesinde teklifle yapılan değişikliğe uyum sağlanması amacıyla kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri bakımından ceza artırımı öngörülmektedir. Böylelikle, suç ve cezalar arasındaki ölçülülük ve orantılılığın korunması ile ceza adaletinin sağlanması yanında suçla daha etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır.
Madde 11: Maddeyle 5237 sayılı kanunun 106’ncı maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, bir kişiyi malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit eden faile verilecek hapis cezasının alt sınırı bir aydan iki aya çıkarılmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, tehdit suçunun nitelikli hallerinin işlenmesi halinde failin alacağı hapis cezasının üst sınırı artırılmaktadır.
Böylelikle, tehdit suçuyla daha etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanmaktadır.
Madde 12: Maddeyle 5237 sayılı kanunun 170’nci maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
5237 sayılı kanunun 170’nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etmek fiili suç olarak kabul edilmiştir. Bu fiilin yaptırıma bağlanması suretiyle kişilerin korku, kaygı ve panikten uzak, huzurlu bir hayat sürmeleri amaçlanmıştır.
23/1/2008 tarihli ve 5729 sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun ile Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Yönetmeliğin ilgili hükümlerinde tanımlanan, toplumda kurusıkı olarak bilinen ve görünüm itibarıyla gerçek silahtan ayırt edilmesi oldukça zor olan ses ve gaz fişeği atabilen silahların sayısında son yıllarda ciddi artış olduğu görülmektedir.
Gerçek silahtan ayırt edilmesi güç olan bu silahların kullanımındaki artış, kişilerin korku, kaygı ve panikten uzak bir hayat sürmelerine yönelik tehlike oluşturabilmekte ve kişilerin huzurunun bozulması sonucunu doğurabilmektedir. Türk Ceza Kanununun ‘Tanımlar‘ başlıklı 6’ncı maddesinde yer alan silah tamamından
dolayı ses ve gaz fişeği atabilen silahlarla ateş etmek fiili bu madde kapsamında değerlendirilmemekte ve ceza verilememektedir. Sadece 5326 sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında idari yaptırım uygulanabilmektedir.
Maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde yapılan değişiklikle, ses ve gaz fişeği atabilen silahlar da suçun kapsamına alınmakta, böylelikle kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda bu silahlarla ateş etmek fiilinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Ayrıca, birinci fıkrada belirtilen suçla daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla hapis cezasının alt ve üst sınırının artırılması öngörülmektedir. İnsanların toplu olarak bulunduğu nişan merasimi, düğün töreni, asker uğurlaması, konser etkinliği, spor müsabakası, çarşı, pazar ve meydan gibi yerlerde genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun işlenmesi, izdiham başta olmak üzere birçok olumsuz durumun meydana gelmesine sebebiyet verebilmektedir.
Bu gibi durumlar, yaralanma ve ölüm vakaları gerçekleşmese bile toplumsal huzurun bozulmasına neden olabilmektedir.
Maddeye eklenen ikinci fıkrayla, birinci fıkrada tanımlanan genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun, kişilerin toplu olarak bulundukları yerlerde işlenmesi halinde verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacağı kabul edilmektedir.
Madde 13: Maddeyle 5237 sayılı Kanunun 179’uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ülkemizde trafik kazaları birçok kişinin ölümüne veya yaralanmasına yol açmakta; aynı zamanda ciddi ekonomik zararları da beraberinde getirmektedir. Ayrıca, nüfus ve araç sayısına bağlı olarak artan ulaşım yoğunluğu sebebiyle kaza ve kayıplar her geçen gün artmaktadır.
Trafik terörü ile mücadelenin birçok farklı yöntemle yapılması mümkündür. Bilimsel araştırmalara göre bunlar; yaptırımın caydırıcılığı, toplumun sürekli bilinçlendirilmesi ile denetimlerin etkinliği ve görünürlüğü gibi faktörlerdir.
Hukuki bir yararın korunmasının son aşaması, ihlâlin ceza hukuku yaptırımına bağlanması şeklinde gerçekleşmektedir. İdari yaptırımların uygulanması suretiyle haksızlık içeriği karşılanamayan bazı fiiller cezai yaptırıma bağlanarak trafik güvenliğinin sağlanmasına dair kamusal yarar en üst düzeyde himaye edilmek istenmektedir.
Bu kapsamda düzenlemeyle, trafik güvenliğinin tesisine katkı sağlaması amacıyla maddenin sıklıkla ihlal edilen ikinci fıkrasında yer alan hapis cezasının alt sınırı artırılmaktadır.
Ayrıca maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişiye verilecek ceza müstakil olarak belirlenmekte ve suçla daha etkin mücadele edilebilmesi amacıyla suçun cezası artırılmaktadır.
Madde 14: Maddeyle 5237 sayılı Kanunun 223’üncü maddesinde düzenleme yapılmaktadır. Suçun madde başlığı değiştirilmek suretiyle madde içeriğinde yapılan değişikliklere uyum sağlanması amaçlanmaktadır.
Her toplumda, kişi, mal ve hizmetlerin, kesintisiz, güvenli ve hızlı dolaşımının sağlanması hayati önem taşımaktadır. Ulaşım araçları da insanların seyahat hürriyetini sağlayan unsurların başında gelmektedir. Ulaşım yolları ve araçları ile araçları kullanan ve seyahat eden kişilerin güvenliğini sağlamak. Devletin temel görevleri arasındadır.
Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla ulaşım araçlarına ve dolayısıyla kişilere yapılan müdahaleler, ulaşım güvenliğini zedelemekte ve kişilerin seyahat hürriyetine engel oluşturmaktadır.
Ayrıca son dönemde trafikte çıkan tartışmalar ve akabinde ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesine veya durmasına neden olan eylemler, hem trafik güvenliğini tehlikeye sokmakta hem de kişilerin yaralanmasına ve hatta ölümlerine sebebiyet verebilmektedir.
Maddenin birinci ve üçüncü fıkralarında yapılan değişiklikle, cebir veya tehdit kullanma fiilleri, suçun unsuru olmaktan çıkanimakta ve böylelikle bu fiiller bakımından gerçek içtima hükümlerinin uygulanması öngörülmektedir. Dolayısıyla, hukuka aykırı bir davranışla ulaşım aracının hareketinin engellenmesi, kaçırılması veya alıkonulması, bu suçun işlenmesi için yeterli olacaktır.
Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeyle, ulaşım araçlarımn hareketinin engellenmesi, kaçırılması veya alıkonulması suçunun işlenmesi amacıyla veya sırasında başka bir suçun işlenmesi halinde kişilerin ayrıca bu suçlardan cezalandırılması sağlanmaktadır.
Buna göre bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama, tehdit, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma veya başka bir suçun işlenmesi halinde faile hem 223’üncü maddede düzenlenen suçtan hem de işlediği diğer suçlardan ayrı ayn ceza verilecektir.
Ayrıca maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeye uyum sağlamak amacıyla maddenin beşinci fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Düzenlemeyle trafikteki saldırganlık fiilleriyle daha etkin mücadele edilmesi ve kişilerin trafikteki can ve mal güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Madde 15: Maddeyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250’nci maddesinde düzenleme yapılmaktadır. Teklifle Türk Ceza Kanununun 170’inci maddesinin ikinci fıkrasında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun kişilerin toplu olarak bulunduklan yerlerde işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmektedir. Değişiklikle 170’inci maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen bu suçun seri muhakeme usulünün kapsamı dışında tutulması sağlanmaktadır.
Madde 16: Maddeyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 11’inci maddesinin birinci fıkrasında düzenleme yapmak suretiyle çocuk hükümlülerin cezalarının infazına çocuk kapalı ceza infaz kurumlarında başlanması akabinde çocuk eğitimevlerine gönderilmesi sağlanmaktadır.
Madde 17: Maddeyle 5275 sayılı Kanunun 15’inci maddesinde düzenleme yapılmaktadır. Teklifle 5275 sayılı kanunun 11’inci maddesinde düzenleme yapmak suretiyle çocuk hükümlülerin cezalarının infazına çocuk kapalı ceza infaz kurumlarında başlanması yönünde hüküm getirilmektedir.
Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, çocuk hükümlülerin çocuk kapalı ceza infaz kurumundan çocuk eğitimevine ayrılmalarına 89 uncu madde uyarınca yapılan iyi hâl değerlendirmesi sonucunda karar verileceği kabul edilmektedir.
Ayrıca çocuk eğitimevine ayırmaya ilişkin olarak tutum ve davranışları olumsuz değerlendirilen çocuk hükümlülerin yeniden değerlendirilmeye tabi tutulma süresinin altı ayı geçemeyeceği düzenlenmektedir. Bu süre yönetmelikle belirlenecektir.
Maddeye eklenen dördüncü fıkrayla, doğrudan çocuk eğitimevlerinde yerine getirilecek cezalar belirlenmektedir. Buna göre kasıtlı suçlardan toplam üç yıl veya daha az, taksirli suçlardan ise toplam beş yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm olan çocuk hükümlülerin cezaları doğrudan çocuk eğitimevlerinde yerine getirilecektir.
Maddeye eklenen beşinci fıkrayla, çocuk eğitimevlerinde bulunan çocuk hükümlülerin hangi hallerde çocuk kapalı ceza infaz kurumlarına gönderileceği düzenlenmektedir.
Maddeye eklenen altıncı fıkrayla, bazı şartları taşıyan çocuk tutukluların çocuk eğitimevlerinde barındırabilmelerine imkân tanımaktadır. Düzenlemeyle tehlikeli hâlde bulunan delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın veya kovuşturmanın amacım ya da tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan çocuk tutuklular hariç olmak üzere, üst sınırın 15 yıl veya daha az hapis cezasım gerektiren suçlarda çocuk tutuklularının idare ve gözlem kurulu kararı ve infaz hâkiminin onayıyla çocuk eğitimevlerinde barındınlabilmesine imkan sağlanmaktadır.
Ayrıca çocuk eğitimevlerinde barındırılma şartlarını kaybeden çocuk tutukluların, idare ve gözlem kurulu
kararıyla kapalı ceza infaz kurumlarına gönderileceği kabul edilmektedir.
Maddeye eklenen yedinci fıkrayla, çocuk hükümlülerin, suç ve ceza türlerine göre çocuk eğitimevlerine ayrılıp ayrılmamalarına, çocuk eğitimevlerinde geçirecekleri sürelere, çocuk kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine, doğrudan çocuk eğitimevlerine alınmalarına, doğrudan çocuk eğitimevlerine alınanların çocuk kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine ve diğer hususlara ilişkin usul ve esasların yönetmelikte gösterileceği kabul edilmektedir.
Madde 18: Maddeyle 5275 sayılı kanunun 105/A maddesinin birinci fıkrasında düzenleme yapılmaktadır.
Mevcut düzenlemeye göre, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hali hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, infaz hâkimi tarafından karar verilebilmektedir.
Açık ceza infaz kurumlarına ayrılan veya ayrılmaya hak kazanan her hükümlü, ceza miktarına bakılmaksızın bir yıllık maktu denetimli serbestlik süresinden eşit miktarda yararlanmaktadır. Bu durum, ceza miktarı az olan hükümlülerin ceza infaz kurumunda kısa bir süre kalması sonucunu doğurmakta ve cezanın önleyici fonksiyonunu zayıflatmaktadır.
Yapılması öngörülen düzenlemeyle, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hali bir hükümlünün, denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmesi için koşullu salıverilme tarihine kadar ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken sürenin en az onda birini ceza infaz kurumunda geçirmiş olması zorunlu hale getirilmektedir. Belirtmek gerekir ki hükümlünün ceza infaz kurumunda geçireceği süre, hiçbir şekilde beş günden az olmayacaktır.
Böylelikle, koşullu salıverilme için ceza infaz kurumlarında geçirilmesi gereken sürenin onda birini açık veya kapalı ceza infaz kurumunda geçiren iyi hali bir hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan bir yıllık kısmı, toplum içinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebilecektir. Bir yıllık maktu denetimli serbestlik süresi bakımından herhangi bir değişiklik öngörülmemektedir.
Düzenlemeyle hükümlülerin belirli bir süre ceza infaz kurumunda kalması sağlanarak
cezanın etkinliğinin daha da artırılması amaçlanmaktadır.
Madde 19: Maddeyle 5275 sayılı kanunun 108’inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Dünyanın birçok ülkesinde hükümlülerin mahkûm oldukları hapis cezalarının bir kısmı ceza infaz kurumlarında, kalan kısmı ise topluma uyum sağlamaları amacıyla ceza infaz kurumları dışında infaz edilmektedir. Şartlı tahliye ya da koşullu salıverilme olarak nitelendirilen bu müessese ülkelerin ceza ve infaz politikalarına göre farklı koşul ve sürelerle uygulanmaktadır.
Örneğin, İngiltere, Finlandiya, İtalya ve Polonya’da kural olarak hapis cezalarının yarısı ceza infaz kurumlarında infaz edilmekte iken, bu oran Belçika’da üçte bire kadar düşmektedir.
Ülkemizde kural olarak hapis cezalarının yarısı, bazı suçlar bakımından ise üçte ikisi veya dörtte üçü ceza infaz kurumunda infaz edilmektedir. Bununla birlikte, ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda hükümlü, cezasının tamamım ceza infaz kurumunda infaz etmekte ve koşullu salıverilmemektedir. Bu durum, verilen cezanın neticeleri bakımından adaletsiz bir sonuç doğurduğu gerekçesiyle eleştirilmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, maddenin üçüncü fıkrasıyla ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilen hükümlülere koşullu salıverilme imkânı tanınması nedeniyle infaz adaletinin sağlanması ve hakkaniyete uygun bir sonucun ortaya çıkması amacıyla ikinci defa mükerrerler hakkında ikinci fıkra hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmektedir.
Böylelikle ikinci defa tekerrür halinde koşullu salıverilme süresinin hesaplanması bakımından ikinci fıkra hükümleri dikkate alınmayacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenlemeyle, hakkında ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilen hükümlülerin dış dünyaya uyum sağlamaları ve rehabilite edilerek yeniden suç işlemelerinin önlenmesi amacıyla koşullu salıverilebilmelerine imkan tanınmaktadır. Değişiklikle, bu hükümlülerin koşullu salıverilmesi bakımından birinci fıkradaki koşullu salıverilme sürelerinin esas alınacağı ancak, süreli hapis cezalan bakımından koşullu salıverilme oranının dörtte üç olarak uygulanacağı kabul edilmektedir.
Buna göre ikinci defa tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 39 yılının, müebbet hapis cezasının 33 yılının, birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki yılının, süreli hapis cezasının ise dörtte üçünün infaz kurumunda iyi hali olarak infaz edilmesi durumunda koşullu salıverilmeden yararlanılabilecektir.
Belirtmek gerekir ki, koşullu salıverilme süresi geldiğinde hükümlünün tutum ve davranışları değerlendirilecek ve olumlu ise hükümlü koşullu salıverilmeden faydalanabilecek, aksi halde hapis cezasının infazına devam edilecektir. Hükümlünün tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi ise 89’uncu maddeye göre yapılacaktır.
Hükümlü, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarım iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura
veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarında idare ve gözlem kurulu tarafından değerlendirmeye tabi tutulacaktır.
Hükümlünün tutum ve davranışlarının değerlendirilmesinde, infazın tüm aşamalarında katıldığı iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve sosyal faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer hükümlü ve tutuklular ile ceza infaz kurumu görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlığı, ceza infaz kurumu kuralları ile kurum bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu ve aldığı disiplin cezalan dikkate almacaktır.
Yapılan değişiklikle, ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanan hükümlülere koşullu salıverilebilme imkan tanıdığı için bu hükümlüler bakımından 107’nci ve 108’inci maddenin ilgili diğer hükümlerinin uygulanabilmesi söz konusu olacaktır. Düzenlemeyle, hapis cezalarının infazında adaletli bir sonuca ulaşılması hedeflenmektedir.
Madde 20: Maddeyle 5275 sayılı Kanunun 110’uncu maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle geceleyin infaz ile hafta sonu infaz bakımından geçerli süre sınırı kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle öldürme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl olarak belirlenmektedir. Ayrıca, hafta sonu infaz usulünün, hükümlünün iş yaşamı ve ailevi durumu ile ceza infaz kurumlarının düzen ve işleyişine göre ceza infaz kurumu tarafından, süresi aynı olmak koşuluyla hafta içi günlerde de uygulanabilmesine imkan tanınmaktadır.
Maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yapılan değişiklikle, konutta infaz usulünün kapsamı genişletilmektedir. Üçüncü fıkrada yapılan düzenlemeyle, hastalık veya engellilik nedeniyle cezanın konutta çektirilmesine ilişkin karar verme ve denetim usulü açıkça belirlenmektedir.
Maddenin beşinci fıkrasında yapılan değişiklikle, cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilenler hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı hükümlerinin uygulanabilmesine imkan tanınmaktadır. Belirtmek gerekir ki yedinci fıkranın uygulandığı durumlarda 105/A maddesinin uygulanması söz konusu olamayacaktır.
Maddenin yedinci fıkrasında yapılan değişiklikle, özel infaz usulünün gereklerine geçerli bir mazereti olmaksızın uymayan hükümlülerin cezalarının infazına, infazın geldiği aşama dikkate alınarak genel hükümlere göre ceza infaz kurumlarında devam olunacağı düzenlenmektedir.
Maddenin dokuzuncu fıkrasında yapılan değişiklikle, denetimli serbestliğin uygulanmasına ilişkin olarak belirli yükümlülükleri yerine getirmeyen hükümlülerin özel infaz usullerinden faydalanamayacağı kabul edilmektedir. Düzenlemeyle, çocukların ve kadınların lehine olacak şekilde penoloji bilimine uygun
olarak özel infaz usullerinin kapsamı genişletilmektedir.
Madde 21: Maddeyle 5275 sayılı Kanunun geçici 10’uncu maddesinin sekizinci
fıkrasında düzenleme yapılmaktadır.
Teklifle ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanan hükümlülere koşullu salıverilebilme imkan tanınmasına yönelik olarak 108 inci maddede yapılması öngörülen değişikliğe uyum sağlamak amacıyla maddenin sekizinci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.
Böylelikle uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi ve hapis cezalarının infazında adaletli bir sonuca ulaşılması hedeflenmektedir.
Madde 22: Maddeyle, 5275 sayılı Kanuna geçici bir madde eklenmektedir. Teklifle 105/A maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeyle, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hali bir bükümlünün, denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmesi için koşullu salıverilme tarihine kadar ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken sürenin en az onda birini ceza infaz kurumunda geçirmiş olması zorunlu bale getirilmektedir.
Geçici maddeyle 105/A maddesinde yapılan bu düzenlemenin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar bakımından uygulanmayacağı kabul edilmektedir.
Madde 23: Maddeyle 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, 5651 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ‘içeriğin çıkarılması’na ilişkin düzenlemeyi 11/10/2023 tarihli ve E: 2020/76; K: 2023/172 sayılı kararıyla iptal etmiştir. Söz konusu karar, 10/1/2024 tarihli ve 32425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
5651 sayılı Kanunun ilgili bükümleri ile Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının gerekçeleri dikkate alınmak suretiyle düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Bu kapsamda, maddenin birinci fıkrasının (ö) bendinde yer alan madde yeniden düzenlenmekte ve içeriğin çıkarılması, sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılması yerine internet ortamdan çıkarılması şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle bu tedbir uygulandığında söz konusu içerikler, gerektiği durumda geri döndürülebilir şekilde internet ortamından çıkarılacaktır.
Maddenin birinci fıkrasının (r) bendinde yapılan değişiklikle, uyarı yönteminin kapsamı netleştirilmektedir. Buna göre uyan yönteminin, ilk bakışta ihlalin anlaşıldığı durumlar bakımından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu veya haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişiler tarafından doğrudan ilgili içerik ve/veya yer sağlayıcıyı haberdar etmeye yönelik olarak yapılan bildirim olduğu kabul edilmektedir.
Madde 24: Maddeyle 5651 sayılı Kanunun 8’inci maddesinde düzenleme yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, 5651 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ‘içeriğin çıkarılması’na ilişkin düzenlemeyi 11/10/2023 tarihli ve E: 2020/76; K: 2023/172 sayılı kararıyla iptal etmiştir. Söz konusu karar, 10/1/2024 tarihli ve 32425 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.
5651 sayılı Kanunun ilgili bükümleri ile Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının gerekçeleri dikkate alınmak suretiyle düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu kapsamda. Teklifle 2’nci maddenin birinci fıkrasının (ö) bendinde yer alan madde yeniden düzenlenmekte ve içeriğin çıkarılması, sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılması yerine internet ortamından çıkarılması şeklinde tanımlanmaktadır.
Başka bir ifadeyle bu tedbir uygulandığında söz konusu içerikler, gerektiği durumda geri döndürülebilir şekilde internet ortamından çıkarılacaktır.
Yapılması öngörülen düzenlemeyle Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının gerekçeleri doğrultusunda maddenin dördüncü, dokuzuncu ve onbirinci fıkralarında değişiklik yapılmaktadır.
Madde 25: Maddeyle 5651 sayılı kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 9’uncu maddesi başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmektedir.
Anayasa Mahkemesi 11/10/2023 tarihli ve E: 2020/76; K: 2023/172 sayılı kararıyla 9 uncu maddeyle ifade özgürlüğüne getirilen müdahalenin hukuki güvenlik ve belirlilik ölçütleri bağlamında birtakım tereddütlere yol açtığım ve kapsamı ile sınırlarının belirli olmadığını belirterek maddenin iptaline karar vermiştir. Söz konusu karar, 10/1/2024 tarihli ve 32425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Maddeyle Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının gerekçesi ile internet ortamında özellikle kasıtlı yapılan paylaşımlar sonucunda gelir elde edilen özel iş modellerinin varlığı, kullanıcıların tespitinin teknolojinin gelişmesiyle birlikte zorlaşması, kişilik haklarına saldırı niteliğini haiz paylaşımların kolaylıkla ve sıklıkla yapılabilmesi gibi hususlar birlikte değerlendirilmek suretiyle en az suçla mücadeleye eşdeğer ölçüde hukuki mücadele araçlarının tesis edilmesinin gerekliliği doğrultusunda düzenleme yapılmaktadır.
Maddeyle yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişiler tarafından içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi amacıyla sulh ceza hakimliğine başvurulabileceği ve sulh ceza hâkımliğince, ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde yirmi dört saat içinde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verileceği kabul edilmektedir. Buna göre sulh ceza hâkimliği, ilk bakışta ihlal doktrini uyarınca ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği durumlarda kademeli olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi karan verecek, ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılamadığı hâllerde ise başvuruyu reddedecektir.
Düzenlemeyle, sulh ceza hâkimliklerince verilen kararlara karşı 5271 sayılı Kanun hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebileceği kabul edilmektedir. Bununla birlikte, kararına itiraz edilen hakim veya itirazı incelemeye yetkili merciin gerekli görmesi halinde taraflan dinleyebilmesine de imkan tanınmaktadır.
Diğer yandan içeriğin çıkarılması kararlarının etkili şekilde uygulanabilmesi bakımından kullanıcı tabanların genişliği ve kişilik haklarının korunmasındaki kritik rolleri nedeniyle Türkiye’den günlük erişimi on milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılara yönelik olarak düzenleme yapılmaktadır.
Madde 26: Maddeyle, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 27’nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Düzenlemeyle, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini karşılamak ve işçi-işveren arasındaki hak ve menfaat dengesini sağlamak amacıyla iş sözleşmesinde hukuk seçimi yapılması hâlinde dahi hâlin bütün şartlarına göre aranan sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde işin yapıldığı yer hukukunun işin yapıldığı sırada uygulanmak zorunda olduğu hükümleri hariç olmak üzere hakimin takdir yetkisi kapsamında iş sözleşmesiyle belirlenen hukuk yerine iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili olan hukukun uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır. Örneğin, işin yapıldığı sırada uygulanmak zorunda
olan çalışma süresi, ulusal bayram ve genel tatil günleri, hafta tatili, yıllık izin, fazla çalışma ve
ara dinlenme gibi hususlar, işin yapıldığı yer hukukuna tâbi olacaktır.
Madde 27: Maddeyle 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanununun 28’inci
maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.
6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun 9 uncu maddesinde Danıştay üyelerinin, 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 29 uncu maddesinde ise Yargıtay üyelerinin on iki yıl için seçileceği hükme bağlanmıştır. 6087 sayılı Kanunun 28’inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yapılan değişiklikle. Kurul üyeliğine Yargıtay ve Danıştay’dan seçilen ve yüksek mahkeme üyeliğine geri dönen üyelerin, kalan görev sürelerini tamamlamaları öngörülmektedir.
Başka bir ifadeyle Kurul üyeliğinde geçirilen sürelerin yüksek mahkeme üyeliği görev süresinin hesabında dikkate alınmaması sağlanmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu düzenleme, daha önce Kurulda görev yapmış ve yüksek mahkeme üyeliğine geri dönmüş olup, halen yüksek mahkeme üyeliği devam edenler bakımından da uygulanacaktır.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yargıtay ve Danıştaya üye seçme, hâkim ve savcıların atama, nakil, terfi, disiplin işlemleri ile meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme gibi önemli görevleri ifa etmektedir. Kurul üyelerinin görevlerinin niteliği ve önemine binaen, maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yapılan değişiklikle, görev süresini tamamlayanlardan adli yargı hakim ve savcılan arasından seçilmiş olanların Yargıtay üyeliğine, idari yargı hakim ve savcıları arasından seçilmiş olan üyenin Danıştay üyeliğine boş kadro olup olmadığına bakılmaksızın Genel Kurul tarafından seçilebilmesi öngörülmektedir. Boş kadro olmaması halinde ilk boşalan üye kadrolarının bu üyelere tahsis edilmesi hükme bağlanmaktadır.
Madde 28: Maddeyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ek 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılmakta ve maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 4/12/2024 tarihli ve E: 2023/182; K: 2024/203 sayılı kararıyla, maddenin istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde ilk derece mahkemesince veya bölge adliye mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınırın esas alınmasına ilişkin hükmü ihtiva eden ikinci fıkrasında yer alan ‘341 inci, 362’nci’ ibaresinin iptaline ve kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz konusu iptal karan, 30/1/2025 tarihli ve 32798 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, kanun yoluna başvuru açısından parasal değer (kesinlik sınırı) güncellenirken, dava konusu mal ya da alacağın değerinin güncellenmemesi nedeniyle enflasyondan dolayı oluşan külfetin tamamının davanın taraflarına yükletilmekte olduğu ve tarafların kanun yoluna başvuramamaları nedeniyle katlanacakları külfet ile yargılamanın en az maliyetle ve en kısa zamanda sonuçlandırılması yönündeki kamusal yarar arasındaki dengenin taraflar aleyhine bozulduğu, kişilere aşırı bir külfet yükleyen düzenlemenin hükmün denetlenmesini talep etme hakkına orantısız ve ölçüsüz bir sınırlama getirdiği sonucuna ulaşmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi dikkate alınarak istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuru ile temyiz incelemesinde duruşma yapılması hususundaki parasal smırlarm uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın yerine davanın açıldığı tarihteki miktarın esas alınması kabul edilmektedir. Islahla miktar artırımı yapılan hallerde de davanın açıldığı tarihteki parasal sınırlar esas almacaktır. Maddenin üçüncü fıkrası, ikinci fıkrada yapılan değişiklikle birlikte uygulama kabiliyeti kalmadığından yürürlükten kaldırılmaktadır.
Madde 29 ve 30: Yürürlük maddesidir.
Bir yanıt yazın